BiDenemekTE Fayda Var

21 Aralık 2010 Salı

CEM MOSKOVA'DAN eline sağlık kardej

BİR ERKEĞİ SEVMEK

Başka bir zamanda kalmış olmalıydı yüreğim. Başka bir yerin sonsuz masumluğuna çalınmış olmalıydı belki de gözlerim. Yemyeşil düzlüklerde salınan bir kız çocuğu gibi günahsızdım. Ve kimsenin uğramadığı bir dağ kulübesi kadar ıssız, silahsız ve ansızdı bir erkeği sevmek.

Bir kağıt buruşturup atıyorum odamın sıcaklığına şimdi. Bir kağıt daha ve bir yenisi daha… Hiçbir şey yazılamıyor silinmedikçe zihnimin karanlık geçmişinden cam kesikleri. Bir yol kenarında durup sabahlamak istiyorum bitmeyen gece yarısı filmlerinin sonlarında. Ayakta, dimdik ve yoldan geçen otostopçuların güzelliklerine aldanmadan sabahlamak... Güneşin ilk ışıklarını fark edemeyecek kadar sersemleyerek sabahlamak... Makyajım bozulmadan!

Olmayan çocuğumla konuşuyorum geceleri, olmayan uykularımın muhteşem rüyalarında. Acıyorum ve acıkıyorum ruhani gece mesailerimin en alakasız yerlerinde. Bir anlam bulmalıyım bugüne de. Bugünü de bir kılıfa sokmalıyım hemen kalbim. Yoksa senle yaşanmaz!

Aynı cümleyi milyonlarca kez tekrarla bana dilsiz sevgilim. Hep aynı yerde vurgula özneyi. Hep aynı cümlede gözlerini gözlerime dik ve beynimi başka bir iklimin toprağında gevşet. ''Lütfen'' ile başlayan ve sonunda emir kipleri bulunan devrik kurgular yarat bana. Yatağımı zindan, gözlerini zincir et bana hadi. Hadi tut yine yüreğimin en ince yerinden ve bağla beni hayatın tam ortasındaki çirkefe. Yüz yüze geldiklerinde birbirlerinden utanan insanlar türet. Hepsi de gay olsun, hepsi de hayat kadını, hepsi de travesti. Bir tek sen akla kendini ve annem oluver en erkeksi duruşunla. Gözlerinde siyah kalemiyle annem ol, erdem ol ve doğur beni ayrımsız, tertemiz bir dünyaya yeniden.

Derinden içli bir şarkı bırak evimin babamsız duvarlarına. Siyah tüllerinle salın gecemin kırık merdivenlerinde tutamaksız. Acılarımı birer birer yak ve beni unut yangının en güçlü yerinde. Bir tren sesiyle başlat günümü ve aynı trenin yalnızlığıyla bitir gecemi. Hiçbir şey anlama söylediklerimden ve hiçbir şey anlatma yarım yamalak lugatların siyah sıcak sözcükleriyle bana. Gözyaşlarını vazomda sararmış son gülüne dök. Vazo dolsun ve odamı sel alsın acılarınla. Göreceksin ki benim acılarım senin acılarını dindirecek.

Beni dizlerinin dibine oturt ve neden böyle olduğumu anlat bana. Neden yalnız kaldığımı, herkese inat direnerek yaşamak ve yaşlanmak zorunda olduğumu anlat. Hayatımdaki belirsizlikleri belirle titreyen ellerinle. Kimsenin yoramadığı canımı yor saatlerce. Ağla sonra ve ağlat çocukluğumu, gençliğimi, eşimi, cinselliğimi, eşcinselliğimin eşsiz öldürücülüğünü!

Babam dahil hayatımdaki bütün erkekler beni terk ettiler biliyor musun? Ben hep inandım, hep ağladım gidenin ardından ve bıkmadan sevdim susarak. Yüreğimdeki her zerreyi bir yerlerine kustum bu koca şehrin. Kalbim ağzımda en tenha yerlerde gezindim. Bir arsızın gecenin sessizliğine türkü yakması kadar zamansız ve ayıplanasıydı bu coğrafyada bir erkeği sevmek!

Şimdi bana bir insan çiz. Bana insan gibi bir insan çiz ne olur. Annem ol, babam ol bir anda ve dilsizliğine, çaresizliğimize büyük harflerle haykır sevgilim. Ellerinin ellerime dokunmasına izin vermeyen kalpleri mühürleyeceğim. Topuk seslerini takip ettiğimiz Azrail, bir pamuk helvada kalmış çocukluğumu geri vermediği sürece ben büyümeyeceğim, çarşaflarım hep kanlı kalacak ve ne mutlu ki hep bir erkeği seveceğim

Cem / Moskowa

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder