BiDenemekTE Fayda Var

21 Aralık 2010 Salı

CEM-moskova eline sağlık :D

GİT-ME

Zaman doldu, gitmen gerekiyor galiba. Peki, gitmek istiyorsan gidebilirsin demem gerekiyor şu anda. Peki, git; ama, önce banyo dolabımda duran ve hiçbir zaman işe yaramayan hapları dökelim önümüze. Rengine bakmaksızın birer ikişer yutalım hastalıktan kaçarcasına. Acılarımızla kanırtalım boğazımızı ve yazalım görkemli vedamızı.


Peki, hadi git. Peki, git; ama, şimdi birer sigara tüttürsek akşam güneşine karşı, sonra sigaranın son kıvılcımıyla odayı yaksak, çocukluğumuzu, sorumsuzluğumuzu yaksak. Elbiselerimizden kurtulup her yanımızı kanatarak konuşsak. Gitme, demiyorum sana. Git; ama, bir bıçağın keskinliğini bileğimde hissettirerek gitsen. Şimdi mutfağa koş ve en keskin sözleri tuttur güzel dudaklarına. Odamın her yerine kısık sesle ağlayarak kes bileklerimizi, taş zemine uzanalım biraz, öyle git!


Ben kötüyüm, önce kendimi acıtırım, sonra iyileştiririm. Kendimi yaralarım ve öyle öğrenirim bir aşkın ruhumda bırakacağı onarılmazlığı. Bir hışımla fırtına sokarım içime, alışırım gidişine de, git; ama; gitmeden son bir oyun oyna benimle. Başucumdaki boş silahı al, iki kurşun koy, kafana daya ve bas tetiğe. Yastığımdaki kan izlerine bakmadan bas tetiğe. Ben öldükçe bas, bastıkça öl ve öldür içimdeki her şeyi, öyle git. Sonra biraz daha yat, biraz daha uyu, bedenini bedenime sür, son kez seviş benimle. Ya da sevişmeden git.


Hadi tut ellerimden ve bırak bedenini bedenimle boşluğa, korkma. Güzel gözlerini dik gözlerime ve son kez konuş benimle. Ama sen gözlerini gözlerime dikerek konuşamazdın ki! Bak, gitmene bir şey demiyorum, git; ama, bana yalan olmadığını söyle sevginin, o ilk heyecanlarının ve yemeğine, sağlığına dikkat edeceğini söyle. Sonra yüzüme bak derin derin ve terk edişinin yüzümde oluşturduğu derin çizgilere dokun. Çek gecenin koynunda asılı duran ipi. Öldür yalanlarımızı, yarınlarımızı ve gözyaşlarımızı, öyle git.


Neden şimdi her cümle birbirimizi yaralamak için kuruluyor? Neden aşkla bakan gözlerde nefret gölgeleniyor artık? Seni seviyorum, cümlesini duyamadığım bir ağızdan neden onca kötü söz duyuyorum? Neden bu şehrin tüm sokaklarında seni arıyorum hala? Bitti, bitti, bitti… Bu cümleyi senden duyduğumda en çok üzüldüm biliyor musun? Beni en çok yaralayan sen oldun ve biliyorum ki en çok seven de. Şimdi hangi ilaç iyi gelir bana, kim durdurabilir kalbimden fışkıran umutsuzluğu? Hiçbir soruya cevap vermeden, başka dillerde vedalaşarak git.


Peki, artık hiçbir şey diyemiyorum sana…git; ama, üzerine kokun sinmiş kapşonlu yeşil üstü, bir de birayla güzel giden o sigaranın boş kutusunu alma. Alma ki seni unutmayayım. Alma ki bana bir kez bile sarılmadığını, seni seviyorum, diyemediğini unutmayayım.


Her aşk bitermiş ve biten her şey başka bir biçimde yeniden başlarmış. Bir gece vakti ilk göz göze gelişimiz, meydandaki ilk gözyaşlarımız, sana ilk sarılışım, beni ilk öpüşün ve sert gülüşümün altında sana sıkıca sarılmış, bağlanmış küçük çocuk. En çok o üzüldü, en çok o öldü sen her ‘’bitti!’’ dediğinde. Ben kafası karışık bir adamım ve istediğim şey sadece huzur, sadece sen, sadece biraz umut. Peki, gitmek istiyorsan git; ama, hayatımda hiç kimseyi senin kadar sevmediğimi, bunu kendime bile itiraf etmekten korktuğumu bil de git…git…Git… me…gitme…gitme…Her şeye rağmen seninle olmak güzel...

CEM-moskova

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder